DİĞER
Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
An interview with Susan Stewart: "Poetry is in and for itself, just as persons are in and for themselves. No one has to read or write it.”
"Şiir özen ve had safhada dikkat gerektiren bir dünyaya ait. Söylediğimizi kastettiğimiz ama kastettiğimizden daha fazlasını söylediğimiz bir dünya. Aceleye getirilemez, hiçbir basamağı atlayamayız ya da onu kısaca özetleyemeyiz. Nasıl insanlar kendi içlerinde ve kendileri içinse, şiir de kendi içinde ve kendisi içindir. Kimsenin şiir okuma ya da yazma zorunluluğu yoktur."
Günümüzün önde gelen Amerikan şairlerinden Susan Stewart Köz [Cinder, New and Selected Poems, (2017)] adlı seçme şiirler kitabından 160. Kilometre için şiirler seçti. Ahmet Güntan’ın çevirisiyle Türkçede ilk kez tanışacağımız Susan Stewart’ın şiirlerinden ikisini tadımlık olarak sunuyoruz.
Yaz tatiline giren çocuklara müjde: Bu kitapları okumak zorunda değilsiniz. Bir ödev değil bu. Ayrıca listedeki kitapların hiçbiri size doğrudan bir şey öğretmeye kalkışmıyor! Onlardan yaşınıza uygun olanlarına şöyle bir göz attığınızda siz de göreceksiniz, elinizden bırakmak çok kolay olmayacak. Daha eğlenceli bir yaz tatili için…
“Edebiyatımız neden acı çeken, yenik ve yılgın karakterle dolu? Neden bu kadar çok acı çekiyoruz? Edebiyata neden bu kadar acı çektiriyoruz?... Başkalarının bana acımalarını sağlayan acı içindeki benliğim neden benim özbenliğim olsun? Varoluşumun bana özgü yanı, beni ben yapan tarafım illa acımda mı ifade buluyor? Neden sevinçlerim değil de acılarım, pozitif varlığım değil de negatif varlığım daha sahih olsun?”
Girish Shambu Hindistan'dan Amerika’ya göç ettikten sonra sinema sevgisini, aşkını ve tutkusunu kurduğu bir blog aracılığıyla diğer sinefillerle paylaşmaya başlamış, sonra da bu yaptığı işin anlamı üzerine düşünüp bunun üzerine de yazılar yazmış ve nihayet Yeni Sinefili’de bu düşüncelerini bir araya getirmiş. Yort Kitap’ın sinema serisinden çıkan bu çalışma, adına “sinematografi sonrası” denen bu yeni dönemde, sinefili ve sinefil kavramlarını tartışmak için hazırlanmış bir kılavuz…
“Büyülü Dağ İsviçre Alpleri’nde, Davos gibi bir yükseltide, bir sanatoryumda geçer; Zero K ise bunun tersi gibi duran bir mekânda, Orta Asya platosuna “gömülmüş” bir tesiste geçmektedir büyük kısmıyla. Birinin amacı sağaltmaktır (ama hastaların ateşi hiç 39’un altına düşmez); ötekiyse önce öldürüp sonra diriltmek gibi bir hedef gütmektedir. İki romanda da temel problematik, kişilerin girişeceği hayati kumar aynıdır: Sözlerin, düşüncelerin ve simgelerin dünyasından iradi bir hamleyle çıkarak eylemin, saf edimin alanına geçebilmek.”
"Felaketin 'yeniden başlamak için bir şans' doğurması kaçınılmaz mıdır? Zorlukların üstesinden gelmeyi başaran, insanlığı kurtaran ve yeni bir dünya kurmaya hazırlanan kahramanların daha eşit ve daha adil bir düzen kuracaklarından nasıl emin olabiliriz?"
Kadın ve toplumsal cinsiyet müzelerinde ya da diğer hafıza mekânlarındaki güncel tartışmaları belgeleyen "Feminist Pedagoji: Müzeler, Hafıza Mekânları ve Hatırlama Pratikleri" kitabını Nehir Kovar'la yayına hazırlayan Meral Akkent K24'ün sorularını yanıtladı
Güzel Ölümün Öyküsü okura sanki bu köhne dünyayı, sırf ona olan sevgisinden, bir barakaya tıkmış da bir “güzel” öldürmüş hissini doyasıya yaşatan bir roman...
İstanbul Modern'in ev sahipliği yaptığı Yıldız Moran: Bir Dağ Masalı sergisi, 19 Mayıs'ta kapanıyor. Moran, sergi bitmeden, oğlu Olgun Arun'un da katılacağı bir söyleşiyle anılacak
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.